Geçen yıl Kurban Bayramında Kamp konaklamalı faaliyetimizde sadece tek bir gün hava kararıp yağmur çiselemişti. O günde programımızda tekneyle Kelebekler Vadisine gitmek vardı. Cennet Koyundan teknelere binerek bir sonraki vadiye Kelebekler Vadisine gittik.
Yaklaşık olarak öğle saatlerinde vadiye vardığımızda kimimiz daha öncesinde buraya gelmiş kimimiz ilk defa burayı ziyaret ediyordu.
Günün belli bir saatinden sonra bizim grup tek bir noktada yavaş yavaş toplanmaya başlıyordu: üstelik kimse birbirini çağırmadan. Âdeta bir arada olmayı istercesine…Halbuki dakikalar sonrasında ne olacağını hangi şarkının çalacağını bilmeden..
İlerleyen zamanda çoğumuz ayakta sohbet ederken yavaş yavaş barda çalan müziklerde hızlanmaya, bizlerde yerimizde duramamaya başlayarak olduğumuz yerde dans etmeye başladık; ta ki Macarena dansı çalana dek. Bu şarkı favori şarkımız mı? Hayır değil… Doğada özgürce kendi bedeninin nasıl hareket etmesine izin veriyorsan dans kendiliğinden geliyordu.
Grubumuzda dansa oldukça yatkın ve uzun yıllar dans eden Alen’in bizlere gösterdiği hareketlerle ve hepimizin öyle ya da böyle bildiği Macarena dans pozları eşliğinde dans ederek keyifli saatler geçirdik. Dansımız bu şarkıyla da son bulmadı, bu başladığı yerdi. Saatlerce dans etmenin yarattığı güzel hislere…
