Korsika’ya tatile gidiyorum dediğimde çoğu kişi Güney Amerika’da bir yere gideceğimi sanmıştı… Turgut Reis, bir zamanlar adayı birbirine katmış ve hatta burada hapis yatmış olmasına rağmen, burnumuzun dibindeki bu güzeller güzeli ada hakkında ne kadar az şey bildiğimizi böylece fark ettim.
Merak edenler için Korsika, İtalya açıklarında bulunan, Fransa’ya bağlı bir ada, Fransız ailelerin favori tatil destinasyonu olduğundan, Fransa’da çok revaçta olsa da; Fransa dışında öyle çok da büyük bir popülaritesi bulunmuyor… Kanımca adanın bu kadar bozulmadan günümüze kadar gelebilmesinde de, bir Cote d’Azur kadar popüler olmaması önemli rol oynamış…
Ada, Fransa’ya bağlı olsa da, Korsikalılar kendilerini kesinlikle Fransız olarak tanımlamıyorlar ve hatta kendilerine Fransız muamelesi yapılması onları kızdırabiliyor… Kendilerine ait bir dilleri, bayrakları, folklorik müzikleri ve yemek kültürlerinin olması Korsika’yı özgünleştiren önemli unsurlardan…Bu koyu “ada milliyetçiliğinin” sebebi, bizim gibi dışardan gelenler tarafından kolay anlaşılır bir durum olmasa da; adanın kültürünü ve doğasını fazlasıyla korumasına sebep olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır sanırım.
Korsika hakkında biraz araştırma yaptığınızda, adanın coğrafi olarak “denizdeki dağ” olarak tanımlandığını görüyorsunuz. Harita üzerindeki görüntüsü gerçekten de denizden doğan bir dağ şeklinde ve yüksekliği de 3000 metreye yakın. Sarp yamaçların ve ormanların arasından giden daracık yolları; dünyanın en güzel araba yolculuğu manzaralarını sunuyor. Ada ayrıca Avrupa’nın en zorlusu kabul edilen ve adayı Kuzey’den, Güney’e diyagonal olarak geçmeye olanak tanıyan meşhur trekking parkuru GR20; her köşesindeki bembeyaz kumlu plajları ve etrafını çevreleyen Akdeniz’in en berrak ve yüzülesi haliyle aktif bir tatil yapmak isteyen doğa severlerin gönlünü fethetme potansiyeline fazlasıyla sahip…
Dağ, orman, şelale, çöl gibi farklı doğa şekillerinin en güzel örneklerine sahip olması sebebiyle; doğada yapılan outdoor sporlar açısından da zengin bir skala sunan Korsika; doğa sever Fransız ailelerin bir numaralı tatil destinasyonu… Ancak talep var diye 1000 yataklı tesis yapmak gibi bir kültür, Korsika’da yok merak etmeyin… Her şey aslına uygun, doğaya uyumlu bir şekilde gelişmiş… Siz de benim gibi “her şey dahil” sistemli, fabrikasyon ve zevksiz tesislerin olduğu yerlerden kaçıyorsanız, Korsika size aradığınız dinginliği fazlasıyla verebilir.
İşte size adanın plaj ve dağ aktivitelerinden örnekler:
ST FLORENT’DAN TEKNELERLE VE 4X4’LERLE ULAŞILAN VAHŞİ PLAJLAR
Plage de Leto
Adanın Kuzey Batı ucunda bulunan St Florent güzel bir yemek yemek ve akşamı geçirmek için ideal bir kasaba… Burada günü geçirmek için yapılabilecek en cazip aktivite ise limandan kalkan teknelerle Plage de Leto’ya gitmek ya da Plage de Leto’dan bineceğiniz 4×4’lerle, yemyeşil bir ormanın içinden Plage de Saleccia’ya geçmek… Turkuaz denizi ve beyaz kumlarıyla Plage de Saleccia; doğal görünümünü fazlasıyla korumuş, keyifli bir plaj, bunda karayolu ile ulaşım imkanının olmamasının da payı çok büyük… Yürüyüş severler, 4×4’lere binmek için sıra beklemek yerine, Leto’dan Saleccia’ya yürüyerek de gidebilirler.
NİOLO VADİSİ VE MEŞHUR GR20 PARKURU
Niolo Vadisine bakış…
Niolo Vadisi’ne tırmanış
Adanın kuzeyindeki Niolo vadisindeki yürüyüş yolları, normal şartlarda tamamının yürünmesi 10-12 günü bulabilen, meşhur GR 20 trekking parkurunun, sadece küçük bir parçası… GR20 rotasında olduğunuzdan emin olmak için, kayaların üzerine çizilen kırmızı beyaz çizgileri takip etmeniz ve zaman zaman diğer yürüyüşçülerin dizdiği taşları görmeniz yeterli… Hatta hazır yürümüşken birkaç taş da siz diziverin. Korsika’nın GR20 parkuru genellikle dağlık bölgelerden geçtiği için tırmanışı çok, ancak buna rağmen orta zorluk derecesinde bir parkur olduğu söyleniyor. Niolo vadisi de bu duruma uygun olarak, tırmanması bol bir bölge…
Yürümeye başlamadan önce ayağınızda iyi bir yürüyüş ayakkabısı, içinizde mayolarınız, çantanızda yedekleri ve bir havlunuz olsa iyi olur… Zira Niolo vadisinin tepesinde size yorgunluğunuzu unutturacak buz gibi bir şelale bulunuyor.
Bizim de amacımız en tepeye yürüyüp, söz konusu şelaleye ulaşmak ve şelalenin dökülmekte olduğu gölde serinlemek… Havanın sıcaklığı ve tırmanışa sarf edilen efor şelaleye kavuşma fikrini giderek daha da cazip hale getiriyor. Tepeye ulaştığımızda, önce dökülmekte olan suların sesini duyuyoruz; sonra serinliğini hissediyoruz, öyle ki iklim değişiveriyor adeta… Ağaç gölgelerinin altındaki pırıl pırıl bir şelale, aşağıdaki minik göle dökülüyor. Zorlu parkurun ve sıcağın üzerimizde yarattığı yorgunluğu, buz gibi göl sularına bırakıveriyoruz. Suyun sıcaklığı tahminimce 15 dereceden fazla değil, normalde bizim için soğuk sayılabilecek bu suda yüzmek sanki “yeniden doğmak” gibi; öyle ki soğuğa rağmen gölün içinde saatlerce kalabilirmişim gibi geliyor… Şelalenin altına girip, dağlardan dökülen enfes sulardan içmeyi de ihmal etmiyoruz…
Korsika’nın Niolo vadisinde yaşadığım, bu küçük öğleden sonra trekkingi, hayatımın en ödüllendirici anlarından bir tanesi olarak hafızamdaki yerini alıyor. Böyle bir hissi doğal güzelliklerden alabilmek gibisi yok, çünkü o göle girdiğim anı her hatırladığımda, yaşadığım o büyülü hisse geri dönebiliyorum…
Söz konusu şelalenin başında biz…
Ceylan Menemenli Edis’in yazılarını takip etmek için;