Koşmak bir tutku benim için… Ultra maraton ise fiziksel sınırlarımı öğrenmek, zihinsel dayanıklılığımı ve arınmamı keşfetmek, dağlarda gecenin zifiri karanlığında adrenalini dibine kadar yaşamak ve rakiplerine karşı strateji geliştirmekle geçen bitmek bilmeyen saatler demek….
Yapabilirmiyim, başarabilirmiyim korkusu her daim var ve bir o kadar da korkusuz bir yürek barındırman gerekir içinde. 20-30 saat dağlarda koşmak, tırmanmak, düşmek, sürünmek, üşümek, acıkmak ve bitmek bilmeyen ağrılar… Ama tek başınasın ve kendine yetmen gerek, başarman, ispatlaman ama kimseye değil kendine… Ultra maraton bir yeterlilik sınavıdır aslında yüreği olana…
Beni en çok bu işe koşuyu çok sevmem haricinde ,bilinmezliği, macerası ve 90 kg’lık bir koca adamın 60 kg’lık koşucuların yanında neler yapacağını merak etmem ve bunun üzerine stratejiler geliştirmem çekti. Başta çok zorlandım tabiki çünkü sprinter vücuduyla 100-200km’ler koşmak hiç kolay olmadı. Birçok spor dalında avantaj olan kas kütlem burada dezavantajım olmuştu. Fakat vücut o kadar harika bir mucizeki herşeyi öğrenebiliyor.
İlk 250 km’lik yarışımda üzerime bahis oynanmıştı. Bitirip bitiremeyeceğime dair J yurtdışından gelen uluslararası yarışçılar haklı olarak benim gibi bir yarışçı modeli görmedikleri için bir bahis başlattılar. Sonunda genel klasmanda yarışı 12. Bitirmiştim. Benim için inanılmaz bir deneyim oldu ve çok zordu. Yarış sonunda iddaya giren bütün yarışmacılar beni tebrik etti ve saygı duydu. O gün bana koşu hayatımda her zaman gururla taşıyacağım lakabı verdiler. Artık bana BIG GUY diyorlardı. Bütün yarış boyunca kendime söylediğim asla vazgeçme ve biy guy sözcüklerinin dövmelerini vücuduma yaptırdım ve ömrüm boyunca bu hatıralarımı hatırlatacaklar bana…
Daha sonraları yarış koştukça tecrübelendim ve vücudum çok güzel uyum sağladı herşeye. Derecelerim gelişti zamanla. İznik ultra maratonunda 130 km, Kapadokya Ultra maratonunda 250km’lerde yarıştım ve ilk kürsüye çıkışım 80 km’lik uluslararası Orhangazi Ultra Maratonunda geldi. 55 uluslararası yarışçının içinden genel klasmanda 3. Yaş kategorisinde de 2. Olmuştum. Bu yarıştaki en güzel anım kürsüye çıktığımızda olmuştu. 1. Atlet 58 kg ben ise 92 kg J herkes ne zor iş yaptığımı biliyordu ve ben içimde bunun gururunu taşıyordum.
Bütün bu yarışları hayalim olan yarış için koştum. ULTRA TRAİL MONT BLANC… çünkü bu yarışa kayıt yaptırabilmek için uluslararası diğer yarışları koşup puan toplamanız gerekir. Benim hayalimde buydu ve bu hayal gerçek oldu. İsviçre,Fransa ve İtalya arasında 3000 m yüksekliklere çıktığınız 120 km… Düşüncesi bile korku,heyecan,tedirginlik,hırs ne varsa içimde hissediyordum. Türkiyeden 15 sporcunun yapabildiği insanüstü bir uluslararası arena…
Muhteşem bir manzara, Alp dağlarının etekleri, herkeste sessiz bir bekleyiş, neler olacak, beni neler bekliyor, rakip mi? Ne rakibi ben kendi derdime düşmüşüm, içsel korku, onu bastırmaya çalışan hırsım ve insanlara sakin gözükme çabalarım start çizgisinde duygusuzluğa dönüştü ve sadece koştum,yürüdüm,tırmandım, düştüm,eğlendim, acı çektim, evet gerçekten korktum ama gerçekten mutluda oldum, yarış çok kalabalıktı, tam 1500 kişi ama ben yanlızdım, yalnız kaldım aslında kalmadım inançlarımla hayatımla konuştum ve yolumu buldum. Nihayetinde hayalimi koştum artık ne çektiğim acıların ne yorgunluğumun önemi yoktu, tek gerçek yaşadığım ve paylaştıklarımdı benimle aynı kaderi paylaşanlarla….