Merhaba,
Babamın işi sebebiyle kontakta olduğu firmalardan Eczacıbaşı, firma sahiplerini 4 günlüğüne Amsterdam -Rotterdam yurt dışı gezisine götürüyordu. Firma sahiplerinin haricinde yanlarında aileden 1 kişiyi de free olarak tura dâhil ediyorlardı. Eczacıbaşı firmasından böyle bir teklif gelince bende neden olmasın, bedava gezi ve de daha önce gitmediğim bir yeri ziyaret edeceğim deyip evet dedim.
Hemen abimle millerle uçak bileti alip, konaklayacağımız otelden ona da bir oda rezerve ettirdik.
İlk gece Rotterdam’da konaklayıp ertesi gün de trenle Amsterdam’a geçip abimle buluştuktan sonra başladık şehri gezmeye… Şubat ayı olmasına rağmen ayaz bir soğuk vardı ama sıkı giyindikten sonra yürümeye başlıyorduk, zaten bir şehrin en güzel yürüyerek gezilip keşfedileceğine inananlardanım. Günde ortalama 20 km yol yürüyorduk.
En çok keyif aldığım şeylerden biride karnımız acıktığında birçok su kanalına sahip Amsterdam’in leziz mi leziz çeşitli peynirlerinden ve adeta sanat eseri görünümünde sergilenen meyvelerinden satın alıp bir bankta oturup piknik usulü öğle yemeğimizi yemekti.
Amsterdam’da en çok dikkatimi çeken şeylerden biri yerel halkın bisiklet kullanmasıydı; hemen hemen nerdeyse herkes bisiklet ile ulaşımlarını sağlıyordu. Her yaştan insanı görebiliyordunuz bisiklet üzerinde: hatta tek eliyle bisiklet sürüp diğer elle de telefonla mesajlaşanlara sıkça rastlanıyordu.
Sadece mevsimin kış olmasından ziyade binaların renginden midir nedir biraz kasvetli bir görüntüsü vardı şehrin; sanırım su kanallarında yan yana dizilmiş mimarisi güzel olan binalar daha canlı renklere boyanmış olsalardı eminim çok daha farklı bir renk katacaklardı bu şehrin görüntüsüne…
4 gün boyunca şehrin ara sokakları da dâhil olmak üzere müzeleri gezip dünya mutfaklarından farklı tatlar tadarak farklı restaurantlarda yemeklerin tadını çıkarttık. Uzun zaman sonra kış ayında böyle bir tatil kaçamağı yapmak iyi geldi, hele ki hediye olunca daha da bir tatlı oluyor bu tatiller 🙂