Acemi Yürüyüşçünün Güncesi 6 – Krallara Layık Gezi (Kaunos) ve Akyaka

Acemi Yürüyüşçünün Güncesi 6 – Krallara Layık Gezi (Kaunos) ve Akyaka

06/05/2015

Merhaba

Artık uçak biletleri alınmış , doğayla bağlantının kesileceği saat belli olmuştu. Birazcık modumuz düşmüş fakat, doğanın bize verdiği gaz henüz bitmemişti. Sabah uyanıp çadırımı topladım, ardından kahvaltımızı edip yola koyulduk.

Hedefimizi belirleyip Kaplumbağa Plajına doğru yol almaya başlamıştık. Sahilden bir motora binip, yola çıktık. Bu arada gidiş dönüş 10 lira. Yolda göreceğiniz manzara ise paha biçilemez. Sazlıklar bile ap ayrı bir manzara.

IMG_0413

Neyse konumuza dönelim 🙂

Motor ile gölde ilerlemeye başladık. Motor kral mezarları yani Kaunosa yaklaştıkça muazzam bir manzara bizi bekliyordu. Kaunosun yakınından geçtikten sonra sazlıkların arasından kaplumbağa sahiline yaklaşık 45 dakika gibi bir sürede vardık.

IMG_0429 kopya

Yaklaşık 1 saatlik geziden sonra, saatte 1 kalkan motorumuzu kaçırdık. Fezal Kalkan’ın çözüm yaratma konusundaki uzmanlığı sayesinde yan iskelede bulunan tur teknelerinden birine atlayıp tekrar Dalyan’a döndük.

dalyan göl panorama

İndikten sonra Ovacık minibüslerine binerek neredeyse Ovacık otogara kadar gelip aracımıza kavuştuk.

Ardından yollara düşüp Akyaka’ya doğru yol aldık. Yaklaşık 1 saatlik yolculuk sonu Akyaka’ya vardık.

Şirin bir ilçeydi adeta Akyaka. Kasabamsı görüntüsü , güzel kafeleri, sessiz ama candan sokakları bizi ilk dakikalarında karşıladı. Ve ardından Azmak Çayı yakınına gittik. Ufak bir kanatlı dostlar çetesi bizi karşıladı ve restoranımıza geçip, günün yorgunluğunu birşeyler atıştırarak ve ördekleri besleyerek üzerimizden attık.

ördek panaroma

Bu arada! Azmak çayı üzerinde tekne ile tur atabiliyormuşuz! Bu da güzel bir şey fakat çayın kirlenmesine dizel motorlar ne kadar etki ediyor bilemiyorum…

IMG_0454 kopya 2

 

İşin kötü yanı artık uçak saatimiz yaklaşıyor, ve bu düş gibi 6 günü arkamızda bırakıyorduk. Biraz dolaştıktan sonra arabamıza atladık ve Dalaman’a vardık.

6 günlük rüya sona ermişti… Havalimanında yaşadığım aksilikler de üzerine tuz biber olmuştu açıkçası. (Demekki neymiş? Çantanızda kamp bıçağı ve çatal varsa, bagajınızı yanınıza alamıyormuşsunuz 🙂 ) Şehirin karmaşasına doğru rötar dahil 1 saat kadar uçtuktan sonra alışık olduğum ama geri dönmek istemediğim bir mega köyün içindeydim.

Çok şey hedefleyip, az şey başarmıştım. Ama çok az uğraşarak çok fazla öğrenmiştim. Bir dahaki Likya yolu maceram çok farklı, çok daha tecrübelenmiş arkadaşlarla (Tabii ki aynı kadroyla 🙂 ) ve daha hafif ama dayanıklı sırt çantalarıyla olacaktı. En azından (umuyorum ki) Eylül sonuna kadar Likya yolunu özleyeceğiz. Ve ilk planladığımız rotayı yürüyebilmek için hazırlanacağız.
Öğreneceğimiz milyonlarca şey adına!

Bir cevap yazın