05/05/2015
Evet. İşte geldik “benim için” yazının en zor bölümüne. Şu anda evimde oturup bunu yazmak bile bana Cenneti özletiyor. Bu yazıda biraz yazma iştahım kapandı açıkçası. Fakat çok güzel resimlerim var 🙂 Umarım resimler size bu günümüzü yeterince yaşatır.
Sabah uyandığım gibi çadırımı topladım. Çantamı düzenledikten sonra yukarıya kahvaltıya çıktım.
Orada adeta bana aile olan insanlarla sohbet edip , vedalaştım. Ama işin güzel yanı onlar da bizimle birlikte Kabak’a geldiler.
Son bir kez daha vedalaştıktan sonra Kabak Köyü meydanından aracımıza atlayıp Yuvarlakçay’a ilerledik. Öğlen saatlerine doğru Yuvalakçay’a varmıştık.
Orada güzel bir öğlen yemeğinden sonra 7-12 derece arası olan çaya girme kararı aldık. Daha doğrusu daha önce bu çaya giren Alen Örnek bizleri teşvik etti. Yüzme bilmeyen ben bile trabzanlara tutunarak 3 kere bu suya girdim 🙂 Soğuk su resmen zihnimizi açmıştı.
Yemeğimizi yedikten sonra Dalyan’a doğru yola çıktık. Portakal bahçelerinin kokusu ile Dalyan’a varmıştık. En fazla 3 katlı binaların bulunduğu , oldukça şirin ve içten bir yerdi Dalyan. Dalyan Camping isimli bir konaklama alanında bir bungalov tutup yanına hemen benim çadırı kurduk. İskele tarafında oturup kral mezarları yani “Kaunos”u seyrettik. Ve Dalyan’ı keşfe çıktık. Biraz yürüdükten sonra kamping alanına dönüp , biraz sohbetten sonra günü tamamladık.