Sabah 06:45’te uyanışın ardından matımı kaptığım gibi, bana göre tesisin en güzel yerlerinden iskelede, güne nefes, meditasyon ve Tao akışı ile başlangıç yapıyorum. Sabah serinliğini hisseden bedenim hareket etmeye başladıkça ve de güneş yüzünü göstermeye başladıkça ısınmaya başladım.
10 dakika çay ve meyve molasının ardından, bu sefer Yiğit hocamızla yoga dersindeyiz. O kadar keyifli ki açık havada yoga yapmak; karşımda deniz, denizde oluşan dalgalar, denizin çıkardığı ses ve en çok sevdiğim kokulardan biri olan o denizin kokusu…
Yoganın ardından hepimiz öyle bir acıkmıştık ki kahvaltıya yumulduk adeta; öğle saatine kadar da serbest takıldık. Ben kahvemi alıp terliklerimi çıkartıp çimenlere oturdum. Sol tarafımda bir ağaç vardı, bir baktım bana sürpriz yapan minik dostum bugün de karşımda: Sincap. Bu sefer ağacın gövdesinde uzun uzun bakıştık; ama ben yine fotoğrafını çekemedim.
Öğle saatinde bu kez çimenlerin üzerine yoga matlarımızı serip başladık pozları yapmaya; nefes al kollar yukarı, nefes ver, kollar gövdenin iki yanına…
Bu kadar hareketten sonra bu kez sahile gidip kendimi şezlonga atıyorum: Güneşin o tatlı sıcaklığıyla bir baktım ki 40-45 dakika şekerleme yapmışım…
Uzun zamandan sonra bu kadar erken uyanınca, bu aradaki şekerleme çok iyi geldi.
Bir gün önce bize sebze sularını sıkan sevgili Melis, bu kez bizlerle sağlıklı yeme içme konularında bilgilerini paylaştı. Tabi yine o güzelim multivitamin kokteyllerini de içerek…
Ardından Can Hoca eşliğinde Yin yoga dersine sıra geldi…
Hareket bereket misali, bugün bol hareketli bol multivitaminli bir gün daha yaşadık… Bakalım yarın bizleri neler bekliyor?